Alevi inancının örgütsel yapısının temel direklerini kutsal aileler oluştururlar. Bu aileler kökenlerini, Peygamber'in kızı Fatma ve amcasının oğlu Ali soyundan gelen ve İslam dünyasında 'Ehl-i Beyt' olarak bilinen İmamlar'dan birisine bağlarlar. Türkiye'de onlar, 'Evlad-ı Resul', 'Seyid-i Saadet' veya 'seyit' gibi ünvanlarla tanınır. Bu soydan gelenlerin Aleviler içerisinde örgütsel yapısı ise 'Ocak' olarak adlandırılır. Alevilik ve Aleviler açısından son derece önemli olan bu oluşum, maalesef şimdiye kadar araştırmacıların ilgisini hakkettiği düzeyde çekmemiştir. Alevi Ocakları hakkında çalışmalar son derece az ve varolanların önemli bir bölümü de genel tanımlamaların ötesine geçememektedir.
Elinizdeki çalışma bu eksikliği gidermeye yönelik bir girişimdir. Burada Dersim ve çevresinde odaklanmış ocaklar ilgi odağımız olmuştur. Dersim, Anadolu Alevileri'nde seyit aileleri yoğunluğu açısından öne çıkan bölgelerden birisidir. Son yıllar bu bölge ocaklarına yönelik ilgi ve araştırmalar artmaktadır. Bu çalışmada, bu yönde artan ilginin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Kitapta, giriş makalesi dışındaki makalelerden her biri bir ocağa ayrılmıştır. İşlenilen her ocağın efsaneleri, yaşadığı alanlar, altkollar ve iç örgütlenmeleri hakkında temel bilgilere yer verilmeye çalışılmıştır. Her ocak, o ocakla yakından bağı olan veya uzun süredir konuyla meşgul olmuş kişiler tarafından yazılmıştır. Amacımız, bölgede varolan bütün ocakları tanıtmaktı. Bunu gerçekleştirememezin tek sebebi, kimi ocaklar hakkında yazabilecek kişilere ulaşamamızdandır. Umarız bu çalışma eksik kalan bölümler konusunda başka arşatırmacıları teşvik edecektir.
Her ne kadar Alevi Ocakları hakkında sistematik çalışmalar yok denecek kadar az olsa da, bu durum, ocaklar hakkında yoğun tartışmaların yapılmadığı anlamına gelmiyor. Bu tartışmaların içeriği hakkında okur, değişik makalelerde detaylı bilgiler bulabilecektir. Yine de, bu çalışmayı hazırlarken arka planda bizi meşgul eden ve sürdürülen tartışmalarla da alakalı bir takım sorulara burada kısaca değinmek istiyoruz.
İlk olarak şunu vurgulamakta fayda var: meşgul olduğumuz ocak sistemi, örgütsel yanıyla benzersiz bir konuma sahip. Her ne kadar bu sistemin tarihsel geçmişini, hangi şartlar altında başlatıldığını bilmesek de, bu oluşumun, karşılaştığı sorunların üstesinden gelerek kendisini yeniden örgütleme gücünü göstermiş ve zaman içerisinde son şeklini almış olduğu açıktır. Bu sonuç, ocak örgütlenmesi hakkında iki yönlü düşünmemizi mecburi kılıyor.
Birincisi, onun durağan, statik veya değişmez gibi kavramlarla tanımlıyacağımız yapısıyla ilgilidir. Kutsal bir tarih algısı, keramet efsaneleri, kalıtsal ruhani bağlar, kalıtsal bir pir-talip örgütlenmesi bu kategoride ilk etapta sıralayacağımız en önemli özelliklerinden. Bu bağlamda ocak ailelerinin şecerelere olan ilgileri ve şecereler üzerinden yaptıkları tartışmalar, bu değişmeyen algının en önemli dayanaklarından.
İkinci olarak, bu örgütlenme, dinamik, değişken ve günlük yaşamın bilfiil içinde şekillenmiştir. Konumuza dahil olan ocaklar, bir merkez etrafında şekillenen dergah tipi örgütlenmelere benzemezler. Seyitler, kendilerine bağlı talipleriyle aynı mekanı paylaşmış, onlarla yaşamış ve onlarla göç etmiş bir yapıya sahiptiler. Talipleri ile olan doğrudan bağlar, ocak ailelerini bir o kadar da dünyevi yapmıştır. Talip aşiretlerle büyüyen, çoğalan ve dağılım gösteren ocak aileleri, bu sayede maddi hayatın değişimleri karşısında çok daha direngen ve esnek bir konum kazanmışlar. Bu durum, onları, kendi içlerinde farklı modeller geliştirmelerine neden olduğu gibi, yüksek rekabetin yaşandığı aşiret ortamında bir denge unsuru olma konumuna da getirmiş.
Bu bağlamda, ocak ailelerinin devlet kurumlarıyla ilişkileri de irdelenmesi gereken konu başlıklarından birisidir. Merkezi iktidarlarla sık sık sorun yaşayan aşiret varlığına bağımlılığı ve bir inanç olarak Aleviliğin resmi alan dışında hayat bulmuş olması, ocak örgütlenmesi ile merkezi yönetim arası ilişkilerin de aynı mesafe ve gerilim üzerine kurulduğu varsayımını kabullenmemize yol açmaktadır. Fakat ocak kurucuları hakkında anlatılan keramet hikayelerinde Sultanların huzurunda gösterdikleri mucizeler ve bu sayede aldıkları resmi belgeler, burada da farklı ihtimallere kapı aralamamız gerektiğine işaret etmektedir. Değişmez dünyanın sembolleri olan şecereler, bir de bu ilişkiler ağı bağlamında değerlendirilmelidir.
Ocaklar hakkında şimdiye kadar yapılan yayınlar, daha çok konunun ilk özelliğiyle, kutsal ve değişmez olarak algılanan yanını kapsamaktadır. Çalışmaların büyük bölümü efsaneler, mitler ve ocak kurucularının seyitlikleri üzerinde durmaktadır. Bu tartışmaların özellikle ocak üyeleri tarafından yürütülen bölümü, tarihsel dayanakları olmayan ve çoğu zaman kutsal olan ile dünyevi olanın içiçe geçtiği bir bakış açısıyla yapılmaktadır.
Bu bağlamda son yarım yüzyılda bu doğrultuda öne sürülen iddiaların vazgeçilmez konularından birisi, Hacı Bektaşi Veli etrafında şekillenmektedir. Ocakların kendi kurucularını, Bektaşi Dergahı çevresinde veya Bektaşi tarihinde anılan isimlerle eşleştirme çabaları izlemeye değer. Bu yönde hiçbir tarihsel dayanağı olmadan öne sürülen iddialar, ocakların kendileri için resmi bir alan yaratma çabalarıyla açıklanabilir. Efsaneleri yeniden yazma ve yorumlama çabaları ise, aynı zamanda bu yapılanmanın düşünsel yanının ne kadar esnek olabileceğini de gösteriyor.
Hacı Bektaş çevresinde yaratılmak istenen bu kurguların aksine yeni bulgular, farklı bir yapının varlığını öne çıkartmaktadır. Ocakların geçmişinde artarak tespit edilen Ebu'l Vefa ve onun adıyla anılan Vefailik örgütlenmesinin, Aleviliğin, Bektaşilik öncesi bir tarihinin olduğunu destekler nitelikte. Yine ocak örgütlenmesinin halkaları hakkında bilgilerimizde, bu örgütlenmenin Bektaşi dergahından bağımsız özellikleri olduğunu gösteriyor. Yeni veriler, Aleviliğin örgütsel tarihinin daha geniş bir perspektifle yazılması gerektiğini zorunlu kılıyor.
Buraya kadar kısaca işlenilen başlıklar kitap boyunca değişik makalelerde yeniden karşımıza çıkacak. Bu çalışma yalnızca ocaklar hakkında somut bilgiler içermiyor, aynı zamanda konu çevresinde dönen tartışmaları ve farklı yaklaşımları da bütünüyle yansıtmaktadır. Bu birleşim, varolan durumun fotoğrafını sunduğu kadar, gelecek açısından ne tür çalışmalara ihtiyaç duyulduğu konusunda da aydınlatıcı olacaktır.
Böylesi bir çalışma, ancak ortak bir girişim ile mümkün olabildi. Bu bağlamda kitaba yazılarıyla katılan yazarlarımızın kendileri de, bu ortak çabaya ayrı bir anlam katmışlardır. Umarız bu kitap, Alevileri oluşturan tüm altgruplarda bu yönde araştırmaların artmasına vesile olacaktır. Ancak bu sayede ocak örgütlenmesinin farklı boyutlarını anlama şansımız olacak ve gerçekci bir Alevi tarihi yazmaya biraz daha yakınlaşacağız.
Erdal Gezik – Mesut Özcan
Kitapta yer alan makaleler:
- Rayberler, Pirler ve Murşidler: Alevi Ocak Örgütlenmesine Dair Saptamalar ve Sorular
Erdal Gezik
- Dersim Aleviliği Geleneğinde Bir Tarihsel Ocak: Ağuçan
Sabır Güler
Sabır Güler
- Bamasur (Bawa Mansur) Ocağı
Seyfi Muxundi
Seyfi Muxundi
- Celal Abbas Ocağı
Doğan Munzuroğlu
Doğan Munzuroğlu
- Cemal Abdal Ocağı (Ocaxê Cemal Avdel)
Erdoğan Yalgın
Erdoğan Yalgın
- Derviş Cemal Ocağı
Hasan Hayri Şanlı
Hasan Hayri Şanlı
- Dewreş Gewr Ocağı / Aşireti (Dersim’in Dervişlik Geleneğinde Bir Direniş Öyküsü)
Dilşa Deniz
Dilşa Deniz
- Kuresu Ocağı
Hüseyin Çakmak
Hüseyin Çakmak
- Tunceli-Dersim’de Sarı Saltık Kültü ve Ocağı
Yalçın Çakmak
Yalçın Çakmak
- Sinemilli Aşireti ve Ocağı
Mehmet Bayrak
Mehmet Bayrak
- Şıx Dilo Belincan (Aşirê Pilvankan u Ocaxê Şıx Delil-i Berxêcan)
Erdoğan Yalgın
Erdoğan Yalgın
Halil Dalkılıç'ın kitap hakkında değerlendirmesine buradan ulaşabilirsiniz.
